NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
عُمَرَ
وَمُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
الْمَعْنَى
وَاحِدٌ قَالَا
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
حَسَّانَ
الْعَنْبَرِيُّ
حَدَّثَتْنِي
جَدَّتَايَ
صَفِيَّةُ
وَدُحَيْبَةُ
ابْنَتَا
عُلَيْبَةَ
وَكَانَتَا
رَبِيبَتَيْ
قَيْلَةَ
بِنْتِ
مَخْرَمَةَ
وَكَانَتْ
جَدَّةَ
أَبِيهِمَا
أَنَّهَا
أَخْبَرَتْهُمَا
قَالَتْ
قَدِمْنَا
عَلَى
رَسُولِ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَتْ
تَقَدَّمَ صَاحِبِي
تَعْنِي
حُرَيْثَ
بْنَ
حَسَّانَ وَافِدَ
بَكْرِ بْنِ
وَائِلٍ
فَبَايَعَهُ
عَلَى
الْإِسْلَامِ
عَلَيْهِ
وَعَلَى
قَوْمِهِ
ثُمَّ قَالَ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
اكْتُبْ
بَيْنَنَا
وَبَيْنَ
بَنِي
تَمِيمٍ بِالدَّهْنَاءِ
أَنْ لَا
يُجَاوِزَهَا
إِلَيْنَا
مِنْهُمْ
أَحَدٌ
إِلَّا
مُسَافِرٌ
أَوْ
مُجَاوِرٌ
فَقَالَ
اكْتُبْ لَهُ
يَا غُلَامُ
بِالدَّهْنَاءِ
فَلَمَّا
رَأَيْتُهُ
قَدْ أَمَرَ
لَهُ بِهَا
شُخِصَ بِي
وَهِيَ
وَطَنِي
وَدَارِي فَقُلْتُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
إِنَّهُ لَمْ يَسْأَلْكَ
السَّوِيَّةَ
مِنْ
الْأَرْضِ
إِذْ
سَأَلَكَ إِنَّمَا
هِيَ هَذِهِ
الدَّهْنَاءُ
عِنْدَكَ
مُقَيَّدُ
الْجَمَلِ
وَمَرْعَى
الْغَنَمِ
وَنِسَاءُ
بَنِي
تَمِيمٍ
وَأَبْنَاؤُهَا
وَرَاءَ
ذَلِكَ
فَقَالَ
أَمْسِكْ يَا
غُلَامُ
صَدَقَتْ
الْمِسْكِينَةُ
الْمُسْلِمُ
أَخُو
الْمُسْلِمِ
يَسَعُهُمَا
الْمَاءُ
وَالشَّجَرُ
وَيَتَعَاوَنَانِ
عَلَى
الْفَتَّانِ
Safiyye bint Uleybe ile
Duheybe bint Uleybe'nin haber verdiklerine göre, babalarının ninesi olan, Kayle
bint Mahreme kendilerine (şöyle) demiştir:
"Rasûlullah
(s.a.v.)'in yanına gelmiştik. Bekr b. Vail (oğulların)ın elçisi (olan)
arkadaşım Hureys b. Hassan öne geçip îslârniyet(e bağlı kalmak üzere) kendi ve
kavmi adına Rasûlullah (s.a.v.)'e biat etti. Sonra "Ey Allah'ın Rasûlü!
Bizimle Temim oğulları arasında Dehna (mevkii) hakkında (yani) onlardan
yolcuların ya da (oradan mecburen) geçenlerin dışında hiçbir kimsenin oraya
girmeyeceğine dair (bir belge) yaz" (ılmasım emret) dedi. Bunun üzerine
Hz. Nebi katiplerinden birisine emr edip
"Ey Oğul! Hureys
için Dehna hakkında (bir belge) yaz" dedi. Ben (Hz. Nebi'in) Dehna hakkında
Hureys'(in arzusuna uygun bir şekilde idare edilmesi) için emrettiğini görünce,
oranın kendi memleketim ve ülkem olması cihetiyle beni bir üzüntü kapladı bunun
üzerine
"Ey Allah'ın Rasûlü
o sen'den istediği zaman (bu) yerlerden adaletli bir istekte bulunmadı, işte bu
Dehna senin yakınında bulunuyor, (orası) Develerin ve koyunların merasıdır.
Temim oğullarının kadınları ve oğulları da hemen o'nun arkasındadır"
Deyiverdim. (Hz. Peygamber de)
"Ey oğul! (bu
anlaşma metnini yazmaktan) vazgeç (çünkü bu) kadıncağız doğru söyledi, müslüman
müslüman'ın kardeşidir. Dehna'da (bulunan) su ve ağaç her ikisi için de
müşterektir, (orada) fitnecilere karşı yardımlaşırlar" buyurdu.
İzah:
Tirmizi, İstizam ve
adab
Metinde geçen
"es-Seviyye minelardı" kelimesi sözlükte düz yer, yani ova anlamına
gelirse de, Bezi yazarı, bu kelimenin burada "iki tarafında eşit olarak
hakk bulunan bir yer" anlamında kullanıldığını ve bu kelimenin geçtiği
cümlenin "Hureys senden adaletli bir istekte bulunmadı. Bu isteğin
getirilmesi Temimoğullarına karşı haksızlık ve zulüm olur." manasına
geldiğini söylemiştir.
Avnu'l-Mabûd yazarına
göre, bu cümle "Ey Allah'ın Rasûlü Hüreys senden içerisinde verimli ve
verimsiz toprakların aynı seviyede bulunduğu toprakları istememiştir. O senden develerin
ve koyunların otlağı olan verimli Dehna toprağını istemiştir." anlamında
kullanılmıştır.
Metinde geçen
"İşte şu Dehna senin yakınındadır" cümlesi ise "Burası senin
yakınındadır. Binaenaleyh burayla ilgili olarak söylediğim sözlerin doğru ve
yanlışlığını varıp kolayca görebilirsin" anlamında kullanılmıştır.
"Orası develerin
ve koyunların otlağıdır. Temim oğullarının kadınları ve erkekleri onun hemen
arkasındadır." Cümlesi de "Temim*tilerin buraya son derece ihtiyacı
vardır." anlamında kullanılmıştır. \
Netice olarak, Hz. Nebi
Hureys'in bu isteğini reddetmiş, Dehna'yı Bekr oğullarına vermekten vazgeçmiş
oranın Bekr oğullarıyla Temim oğulları arasında müşterek bir mera olarak
kullanılmasına karar vermiştir.
Bezi yazarının
açıklamasına göre, Sünen-i Ebû Davud'un bazı nüshalarında, musannif Ebû
Davud'a metinde geçen fitnecilerden maksadın ne olduğu sorulduğu onun da
"şeytanlardır" cevabını verdiği kaydedilmektedir.
Bu hadisin bâb başlığı
ile ilgisi Hz. Nebidin bir memleketin mirası durumunda olan bir yerin bir
şahsın emrine tahsis etmesine izin vermediğini ifade etmesidir. Binaenaleyh bu
hadis, hayvanların muhtaç olduğu bir merayı herhangi bir şahsa vermenin caiz
olmadığına delalet etmektedir. Çünkü ot, su gibi olduğundan hiçbir kimse onu
tekeline alarak başkalarını ondan faydalanmaktan men edemez.
İmam Tirmizî, bu hadis
hakkında "Kayle'nin hadisini yalnız Abdullah b. Hassan'ın rivayetinden
bilmekteyiz" demiştir.